Trump’ın Göçmenlik Politikaları ve Doğumla Vatandaşlık Hakkı Tartışması
ABD’de ikinci kez Başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump, 20 Ocak’taki yemin töreninin ardından, göçmen karşıtı politikalar çerçevesinde bir dizi tartışmalı kararnameye imza attı. Bu kararlar arasında belki de en dikkat çekeni, 157 yıldır süregelen doğumla vatandaşlık hakkının iptali oldu. Trump, bu kararnameyi hayata geçirirken, ABD Anayasası’ndaki “ABD sınırları içinde doğan her kişi ABD vatandaşıdır” ifadesini hiçe sayarak, göçmen ailelerin ABD’de doğan çocuklarına yönelik vatandaşlık hakkını kaldırmayı amaçladı. Ancak bu karar, 18 Demokrat eyalet savcısının itirazıyla mahkemeye taşındı.
Yargıdan İlk Müdahale: Anayasaya Aykırılık İddiası
ABD Bölge Yargıcı John Coughenour, Trump’ın aldığı bu kararın, 14. Anayasa Değişikliği ile güvence altına alınan doğumla vatandaşlık hakkına açıkça aykırı olduğunu belirtti. 40 yılı aşkın bir süredir yargıçlık yapan Coughenour, “Bu davanın burada olduğu kadar açık olduğu başka bir dava hatırlamıyorum. Bu, kesinlikle anayasaya aykırı bir emirdir” şeklinde sert bir açıklama yaptı. Yargıcın bu ifadeleri, Trump’ın politikalarının yargı önünde ne denli sorunlu olduğunu gözler önüne serdi.
Muhaliflerin ‘Jus Soli’ye Karşı Durumu
ABD Anayasası’na göre, doğum yeri esasına dayanan ‘jus soli’ prensibi ile, anne-babanın vatandaşlık durumuna bakılmaksızın, ABD topraklarında doğan her çocuk otomatik olarak ABD vatandaşı oluyordu. 9 Temmuz 1868 tarihinde kabul edilen 14. Anayasa Değişikliği ile bu hak, yasal olarak güvence altına alındı. Bu düzenlemenin arkasında, kölelik dönemlerinden kalma haksızlıkları sona erdirmek ve ülkedeki Afrikalı Amerikalılara vatandaşlık kazandırmak amacı vardı. Ancak yıllar içerisinde, göçmen karşıtı politikaların yükselişiyle bu hak yeniden tartışma konusu haline geldi.
- Muhalifler, ABD topraklarında doğan kayıtsız göçmen çocuklarına yönelik vatandaşlık hakkının sona erdirilmesi gerektiğini savunuyor.
- Bu durum, ülkede yaşayan göçmen toplulukları arasında büyük bir endişe ve belirsizlik yaratmış durumda.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın göçmenlik politikaları ve doğumla vatandaşlık hakkı üzerindeki tartışmalar, hem yasal hem de toplumsal açıdan önemli bir gündem maddesi haline gelmiş durumda. Bu konular, gelecekteki siyasi ve sosyal dinamikleri şekillendirecek unsurlar arasında yer alıyor.