1. Haberler
  2. Ekonomi
  3. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 2024 Değerlendirmesi ve 2025 Beklentileri

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in 2024 Değerlendirmesi ve 2025 Beklentileri

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Açıklamaları

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “MÜSİAD 2024 Yılı Değerlendirmesi ve 2025 Yılı Beklentileri” programında önemli açıklamalarda bulundu. Üretim ve ihracat konularına özel bir vurgu yapan Şimşek, “Para politikasının ve maliye politikasının belirli sınırları bulunmaktadır. Bu nedenle, üretim ve ihracata öncelik vermek zorundayız” ifadelerini kullandı.

Bakan Şimşek, Türkiye’nin toplam borcunun milli gelire oranının %95 olduğunu, bu oranın dünya ortalamasının %346 olduğunu belirterek, “Türkiye bu anlamda oldukça avantajlı bir konumda” dedi.

Vergi Yükünün Adil Dağılımı

Geçen yıl bütçe açığını %5,2 ile sınırlamayı başardıklarını söyleyen Şimşek, vergi yükünün adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için alacakları tedbirlerden bahsetti: “Bütçe disiplini son derece önemlidir. Geçen yıl bazı önlemler almak zorunda kaldık. Kimse yüksek vergi istemez, bunu anlıyorum, ancak tedbirler almazsak sonuçları daha ağır olurdu. Bütçe açığını geçen yıl %5,2 ile sınırladık. Üretim ve ihracata öncelik vermemizin nedeni de budur. Vergi yükünün adil dağılımını sağlamak adına büyük mükelleflerin ve yıllardır zarar açıklayan firmaların incelenmesini önceliklendirdik. 2025’teki önceliklerimiz arasında büyük mükellef incelemeleri ve sektörel saha denetimleri yer alacak. Ayrıca, sektörel karlılık oranlarının altında kalan mükellefleri de inceleyeceğiz. Kamuda kiralık taşıt sayısını %16 oranında düşürdük. Türkiye’nin brüt dış finansman ihtiyacının da azaldığını görmekteyiz. 2025’te hedefimiz, dezenflasyonun daha hissedilir hale gelmesi ve yapısal dönüşümün hızlanmasıdır.”

ABD Kaynaklı Belirsizlikler

Yeni dönem belirsizliklerinin bir kısmının ABD kaynaklı olduğunu belirten Bakan Şimşek, “ABD’nin ticaret politikası belirsizlikleri herkesin etkilenmesine neden olacak. Ancak Türkiye’nin bu durumdan daha az etkilenmesi beklenmektedir” dedi. Şimşek, “İkinci Dünya Savaşı sonrasında kural bazlı mekanizmalar oluşturuldu. Ancak şu an serbest ticaretten uzaklaşma söz konusu. ABD’deki sanayi üretimi son 25 yıldır artmadı, buna karşın GSYH ve tüketici harcamaları muazzam bir şekilde arttı. Bu durum, Çin etkisiyle bağlantılıdır. Çin ile olan rekabet nedeniyle küresel ticarette parçalanma artık yeni bir normal haline gelmiştir. Dost ülkelerden tedarik şu anda önemli bir trend oluşturuyor. Küresel ticaret politikalarının endeksi ciddi boyutlara ulaşmış durumda. 20 Ocak’tan sonra gümrük tarifelerinde ne gibi değişiklikler olacak, bunu gözlemlemek gerekiyor” dedi.

Dolar ve Piyasalardaki Belirsizlik

Doların dalgalanmasının Türkiye’yi de etkilediğini belirten Şimşek, “Dolar hepimizi ilgilendiriyor, çünkü küresel para birimi. Doların dalgalanması bizi etkiliyor; hammaddeyi dolarla ithal edip ihracatı euro ile yapıyoruz. Paritedeki değişiklik, rekabet gücümüzü etkiliyor. Eğer ticaret savaşları başlarsa, büyümeyi olumsuz yönde etkileyebilir. Dolayısıyla bu durum yapısal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor ve belirsizlik var” açıklamasında bulundu.

Türkiye Ekonomisini Destekleyici Ortam

Mehmet Şimşek, kısa vadede Türkiye ekonomisi ve programını destekleyici ortamların mevcut olduğunu vurguladı: “Hem Avrupa Merkez Bankası hem de Fed’in faizlerinde düşüş beklenebilir. Bu durum, küresel fonlama maliyetini kısa vadeli olarak olumlu etkiliyor. Ancak uzun vadeli borçlanma faizleri yukarı yönlü, bu da belirsizliği artırıyor. Jeopolitik gerginliklerde bir artış var. Finansal piyasalar ise bunu pek umursamıyor gibi görünüyor. Etkilerinin sınırlı olacağını düşünüyorlar ya da bir kopuş söz konusu. Piyasalar, jeopolitik gelişmelere karşı hassas değil gibi bir izlenim veriyor. Kısa vadede Türkiye ekonomisi ve programını destekleyici bir ortam var. Ancak dünya önemli sorunlarla da karşı karşıya. Küresel ticarette parçalanma ve korumacılık da gündemde. Uzun vadeli faizlerin artışı, sorun kaynağı oluşturuyor. Ayrıca dünya nüfusunun yaşlanması da dikkate alınması gereken bir diğer faktör.”

Kredi Notu ve Cari Açık

Bakan Şimşek, Türkiye’deki cari açığın önemli ölçüde düştüğünü ve bu durumun olumlu bir gelişme olduğunu vurguladı: “Cari açığın düşmesi, daha az dış borç almamız anlamına geliyor. Rezervlerimiz arttı ve kırılganlık azaldı. Türkiye’nin risk priminin düşmesi, borçlanma faizlerine de olumlu yansıyor. KKM’nin 144 milyar dolarla zirveye ulaştığını, ancak şu anda bu rakamın 110 milyar doların üzerinde bir düşüş gösterdiğini görüyoruz. Gerçekten bu programa inanmanızı istiyoruz. Bu programı uygulamaya devam ettiğimiz sürece kredi notumuz da artmaya devam edecek” şeklinde konuştu.

(Ayrıntılar geliyor.)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir